10 Kasım 2014 Pazartesi

Unutursam Fısılda


















Neredeyse bir sene oldu Genç Adam 'a uğramayalı. Biraz askerdeydim, biraz iş arıyor(d)um, belki birazcık da soğumuştum buralardan. Açıkçası eskisi kadar ne film izliyorum ne de kitap okuyorum. Eski bir dost olan kağıt ve kaleme geri döndüm sayılır. Askerlik günlerinde bol bol yazdım. Döndükten sonra Yaramaz Çocuklar 'da yazdıklarımı paylaşmayı da düşünmüştüm ama sonra çok da gerekli bir hareket olmayacağını fark ettim. Beni buraya getiren sebebe gelince, birkaç gün önce eski yazılarımı okudum da öyle bir gaza gelip yazmak istedim. Neden Unutursam Fısılda olduğuna gelince de tamamen tesadüf. Eğer Interstellar 'a gitmiş olsaydım onu Serena 'yı izlemiş olsaydım onu yazacaktım. Hatta bu gaz geçen hafta gelseydi Kürk Mantolu Madonna 'yı bile yazabilirdim. Tombaladan şansımıza yeni filmiyle Çağan Irmak çıktı.

Unutursam Fısılda kadrosuyla baştan sona ilgi çekici bir film. Hatta görüntü yönetmeni olan Gökhan Tiryaki bile izlemek için harekete geçiren bir unsur gibi görünüyor. Ben Çağan Irmak 'ın birkaçı hariç dikkat çeken bütün projelerini izledim ve Dedemin İnsanları 'nı Genç Adam 'da yorumlamıştım. Aralarında kendini en belli edenin Mustafa Hakkında Her Şey olduğunu düşünmüşümdür hep. Hatta bence son dönem Türk Sineması 'nın hak ettiği değeri en bulamayan filmlerinden. Siz Amerikalılar sanırım buna underrated diyor. Unutursam Fısılda izlediklerim arasında en beğendiğim projelerinden biriydi. Beklentilerimi aştı diyebilirim. Yani senaryonun her ne kadar bir orjinalliği olmasa da oyuncu yönetimi, kostüm, görüntü yönetimi gibi detayları başarılı buldum. Toparlamak gerekirse Çağan Irmak yine kendisi yazdığı ve çektiği projesinde iyi iş çıkarmış. 

Filmin konusuna gelince Hatice ve Hanife muhafazakar(o dönemin şartlarını bilemiyorum ama aslında bu dönemin şartlarında pek muhafazakar sayılamayacak) bir kasabada büyümüş iki kız kardeştir. Hanife sağlık meslek lisesinden mezun, hayatının çizgisini çoktan belirlemiş, evin çilekeş ve kardeşinin yediği her haltı tampon etmesi gereken abla iken Hatice(Farah Zeynep Abdullah) ele avuca sığmaz, erkeklerle top oynayan, ileride şarkıcı olmak isteyen evin yaramaz çocuğudur. Yeni kaymakamın oğlu Tarık(Mehmet Günsur) kasabaya geldikten sonra iki kardeş için hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmayacaktır. Hatice daha doğrusu Ayperi yıllar sonra eve geri döner ve bu iki kardeş arasında yıllar boyu kapanmayan yaralar tekrar kaşınır ve hesaplaşmalar başlar. Fakat eve döndüğünde artık yıllar Ayperi 'den çok şey götürmüş ve kendisi alzheimer hastalığına yakalanmıştır.

Çağan Irmak ve sinemasından birazcık bahsetmek istiyorum. Yönetmenler açısından benim ve pek çok sinemaseverin düşündüğü bir şey vardır. Kendi tarzını sinemasında belli etmesi bir yönetmeni özel yapan en önemli sebeplerden biridir. Filmlerindeki belli temalarla Çağan Irmak aslında bunu yapmayı başarmış yönetmenlerimizden birisidir. Dede, hayalleri ve idealleri için evden ayrılan çocuk, gizli bir oda, eve geri dönüş, kardeş ilişkileri, geçmişle hesaplaşma gibi temalara artık oldukça aşinayız. Aslında bunu hem yerli hem yabancı sinemada pek çok yönetmen yapıyor. Tarantino 'nun ayak fetişi, uzun masa başı diyaloglarını bildiğimiz gibi Nuri Bilge Ceylan 'ın sessizlikle geçen uzun sahnelerini de biliyoruz en azından biliyorduk. Kendisi Üç Maymun ile birlikte sinema tarzını biraz değiştirmiş durumda ve bence iyi de yaptı neyse o başka bir konu.

Ekşisözlük 'te bir şey okudum. Çağan Irmak yine bildiği sularda yüzüp farklı bir şey denememiş tadında bir şey. Sadece yönetmenlik için değil, yaptığı işi kitlelere sunan pek çok meslek dalı için zirveye giden yolda olmazsa olmaz bir şeydir değişiklik. Guardiola 'nın elinde her başarı ve sonsuz kredisi varken Barcelona 'dan başka bir takımı çalıştırmak için kulüpten ayrılması buna bir örnek olabilir. Bu büyük başarımın sebebi Barcelona 'nın kadrosu olabilir ama ben de büyük antrenörüm ve başka bir takımı da başarıya ulaştırarak bunu insanlara ispatlayacağım psikolojisi ve gerekliliğidir. Sinema adına da bunu pek çok kişi yapmıştır. Mesela Zeki Demirkubuz, Yeraltı filmiyle tarzından çok farklı bir şey denemiş, filmlerindeki diyalog gücü kendini iç ses ile birlikte psikolojik bir filme bırakmıştır. Nuri Bilge Ceylan, Üç Maymun ile başlayıp günümüze kadar olan süreçte(Kış Uykusu 'nu hâlâ izlemediği mi belirteyim) uzun sessiz sahnelerle geçen filmler yerine, senaryosu ve diyalogları güçlü olan filmler çekmeye başlamıştır. Beğenilir ya da beğenilmez o farklı bir konu ama farklı bir şeyler denemek bence rüştünü ispatlamak adına kitlelere hitap eden kişinin yapması gereken önemli hamlelerdendir. Çağan Irmak adına bu hamleyi hâlâ beklemekteyiz. 

Özlemişim buraları. Yazmamak için her türlü haklı sebebime rağmen burası hep keyifli bir çabaydı benim için ve umarım bundan sonra da kalmak için elle tutulur birkaç sebep bulabilirim. Bir sene önemli bir boşluk ve dönmek benim için gerçekten çok zor oldu. Umarım tutanabilirim tekrardan. Filme gelirsek, görmenizi tavsiye ederim. İyi seyirler hepinize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder